Skip to Content

Sarkis Seropyan ile Söyleşi: Anadolu’da müslümanlaştırılan azınlıklar



Tarih: 5 Ekim 2014 Pazar
Saat: 14:00 Sohbet
         18:00 Aksam yemegi
Yer: Mozaik, Stauffacherstr. 101a, 8004 Zürich


 
Zor olan bilmemek ve bu bilinmezlik, bu topraklarda yaşayan insanların şu dönem içinde bulundukları bir durumun adı. Kaçımız geçmişimizi üç dört kuşaktan öncesine kadar biliyoruz, ya da doğru şekilde biliyoruz? Bu bilinmezliğin arkasında neler var?

Yakın geçmişimizde insanların fiziksel olarak yok edilmesi, kalanların bulundukları yerlerden sürülmesi ve son kalanların da müslümanlaştırılmaları var. Diğer tarafta, ilkokul kitaplarına kadar, tüm resmi anlatıların birleştiği bir nokta, bize anlatılan bir masal: Hepimiz Türk ve müslümanız... ve bundan dolayı huzurlu ve mutluyuz.

“Kalanlar”da ise derin bir sessizlik, kimse çok yakın zamanlarda olanların üzerindeki sır perdesini aralamak ve konuşmak istemiyor. Ancak artık tek tük de olsa konuşanlar ortaya çıkıyor, yüzünü gerçeğe çeviriyor. Sır perdesi aralanıyor ve geçmişimizle yüzleşmeye başlıyoruz.

Biz de bu konu üzerine konuşalım dedik ve Sarkis Seropyan’ın rehberliğinde Anadolu topraklarındaki müslümanlaştırma hikayesinin peşine düşelim istedik. Gelin sır perdesini birlikte aralayıp, geçmişin karanlığına birlikte ışık tutalım...

Sarkis Seropyan Kimdir?

Sarkis Seropyan, 1935 yılında İstanbul’da doğdu. Üç kuşaktan beri İstanbul’da yaşayan ve büyük kısmı dağılan bir Ermeni ailesinden. Ortaokuldan sonra okuyamadı ve “soğutma ustası” oldu. Kendi kendini yetiştirdi, okuyup yazmaktan hiç vazgeçmedi, çeşitli gazete ve dergilere Ermenice yazılar yazdı.

1995’de Hrant Dink ile birlikte Agos gazetesinin kurucu kadrosuna girip, oraya yazılar yazmaya başladı. “Can Gülüm Anahit ve Kazben Ermeni Tanrıları Konuşuyor” adlı Ermeni masallarını anlattığı bir kitabı var. Levon Haçikyan’ın “Hemşin Gizemi (Hamşen Ermenileri Tarihinden Sayfalar)”, Keğam Kerovpyan’ın “Mitolojik Ermeni Tarihi” gibi kitaplarını Türkçeye çevirdi. İMC TV’de “Nar Taneleri” adlı bir gezi dizisinde Anadolu’yu il il gezerek tanıttı.

“Gelecek Uzun Sürer”de Anton Dayı rolünde seyirci karşısına çıktıktan sonra şöyle diyordu: “60’ımda gazeteci, 75’imde artist oldum, 90’ımda ne olurum acaba?”